SİNDİRELLA İÇİN ÜÇ FINDIK

29.03.2012 11:22

Sindirella büyük bir çiftlikte üvey annesi ve üvey kız kardeşi Dora ile birlikte yaşıyordu. Sindirella’nın babası öldüğünde, üvey annesi ona iyi davranmayı bırakıp, onlar için hizmetçilik yatırmaya başladı. Üvey annesi ona en pis işleri yaptırıyordu. Bu yüzden herkes onu Sindirella diye çağırıyordu. Sindirella’nın en yakın arkadaşları at arabası sürücüsü Vincek, atı Jurasek ve Rozarka isimli bir baykuştu.

Bir gün, bütün çiftliktekiler kraliyet ailesinin ziyareti için hazırlanıyordu. Her yıl olduğu gibi Kral, Kraliçe ve Prens gelecekti. Fakat üvey annesi Sindirella’nın bu ziyarette görünmesini istemedi. Kül ve bezelyeleri yerde karıştırıp, Sindirella’nın iki ayrı kaba bunları ayırmasını istedi. Üzgün Sindirella onları ayırmaya başladı. Kibar güvercinler pencereden içeri girip ona ayırmasında yardım ettiler. Sindirella atı Jurasek’le ormanda dolaşmaya karar verdi.

Kral ve Kraliçe çiftliğe geldiler, fakat Prens yoktu. O arkadaşları Kamil ve Vintek ile ormanda avlanmaya gitti. Ve orada Sindirella, Prens’le karşılaştı. Avcıların geyiği öldürmelerini engelledi. Onun Prens olduğunu bilmiyordu. Ve hatta Prens’in atını uzaklaştırmayı bile başardı.

Kral ve Kraliçe oğulları gelmediği için çok kızdılar. Kral: “Evlilik zamanı geldi. Prens’in eşini seçebileceği bir davet verelim.” dedi. O aynı zamanda üvey anneyi kızıyla beraber davet etti.

Hemen ertesi gün üvey anne Vincek’i kasabaya bazı elbiseler ve mücevherler alması için gönderdi. Fakat sadece kendi ve kızı için. Baloya Sindirella’yı götürmeyecekti. Kasaba yolunda Vincek Sindirella’yı soğuk su ile çamaşır yıkarken buldu. Bir şey isteyip istemediğini sordu. Sindirella’nın baloya gidemeyeceği için üzgün olduğunu biliyordu. “Gözüne ne ilişirse getir.” dedi. Gerçekten Vincek çiftliğe dönerken burnuna üç fındık düştü. Bu fındıkları Vincek, Sindirella’ya verdi. O da Rozarka’nın kafesinin içindeki küçük bir kutuya bunları koydu.

Bir gün kutuyu açıp üç fındığı çıkardı. Bir tanesi yere düşüp açıldı. İçinden bir av takımı ve ok çıktı. Av takımını alıp atıyla ormana gitti. Orada yine Prens’i gördü. Bir kraliyet avcılık yarışması yapılıyordu ve galip gelene Prens’in yüzüğü verilecekti. Gökyüzünde bir şahin belirdi. Fakat çok yüksekte olduğunu düşündükleri için kimse onu vurmayı düşünmedi. Sindirella şahini vurdu ve Prens ona yüzüğü verdi. Prens bu avcının kim olduğunu öğrenemeden Sindirella oradan ayrıldı.

Kraliyet balosunun olduğu gün Sindirella ikinci fındığı da kırdı. Muhteşem bir elbise ve ayakkabılar vardı. Giyindi ve baloya gitti. Yüzünde bir peçe ile balo salonuna girdi. Prens onu görür görmez aşık oldu. Bütün gece onunla dans etti.

“Kimsin?” diye sordu, Prens. “Eşimi buldum, lütfen yüzünü göster.”

S

Fakat Sindirella peçeyi kapalı tuttu.

“Sevgili Prens’im, bilmeceyi bulduğunda senin eşin olacağım.” dedi, Sindirella. Ve sordu:

“Yanaklarında kızarıklıklar olan bir kız, fakat bacacı bir kız değil. Üzerinde av takımı, elinde ok olan bir kız, fakat avcı değil. Çok güzel bir elbisesi ve ayakkabıları var, fakat prenses değil. Kim bu kız?”

Prens’in kafası karıştı.

“Cevabı bulduğunuzda sizinle evleneceğim.” deyip balo salonundan ayrıldı.

Salondan ayrılırken sarayın merdivenlerinde ayakkabısının bir teki düştü. Atına binip çiftliğe döndü. Hemen arkasından Prens ayakkabıyı buldu. Fakat Sindirella uzaklaşmıştı. Prens arkadaşlarıyla birlikte onu aramaya başladı.

Bir süre sonra Prens ve arkadaşları çiftliğe geldiler. Fakat onu nasıl bulacaktı? Çok kadın vardı ve onun nasıl göründüğünü bilmiyordu. Ne yapacaktı?

“Ayakkabıyı deneyin, kimin ayağına uyarsa onunla evleneceğim.” dedi, Prens.

Çiftlikteki bütün bayanlar denedi, fakat ayakkabı çok küçüktü.

“Herkes denedi mi?” dedi, Prens.

“Bir kız daha var, Sindirella.” dedi, Vincek.

“Bulun onu!” dedi, Prens.

Üvey annesi balodan gelir gelmez, elbisesini alarak Sindirella’yı bir odaya kilitlemişti. Bir dakika içinde Dora’ya Sindirella’nın elbisesini giydirip, peçeyi yüzüne örtüp gelişti.

“İşte eşiniz, sevgili Prens’im.” dedi. “Ona yüzüğü ver. Evleneceğine söz verdin.”

Prens: “Bana yüzünü göster sevgili Prenses’ im.” dedi.

Üvey anne: “Hayır, hayır o biraz utangaçtır. Fakat görüyorsun, onun elbisesi, onun peçesi< Her şey balodaki gibi.”

Prens: Ayakkabıyı denemesini istiyorum” dedi.

Tam bu sırada kötü üvey anne ve kızı Dora at arabasına binip kaçmaya başladılar. Prens onları takip etti. Prensesini kaçırmak istemiyordu. Atlar hızlı olduğu için çiftliğin arkasında bir çukura düştüler. Prens Dora’ya kalkması için yardım etti. Prens Dora’nın dans ettiği kız olmadığını anladı.

O sıralarda Sindirella odadan çıkmayı başardı. Baykuşun kafesine gidip üçüncü fındığı kırdı. Fındığın içinden harika bir beyaz elbise çıktı.

“Bu bir gelinlik!” dedi, Sindirella. Sevinçle elbiseyi giydi.

Üzgün Prens prensesini kaybettiğini düşünerek çiftliğe geldi. Tam o sırada Sindirella atın üzerinde beyaz elbiseyle göründü.

“İşte benim Prensesim!” diye bağırdı, Prens. Sindirella’nın yanına gelip ayakkabıyı giydirdi. Ayakkabı mükemmel oldu.

“Lütfen benim eşim ol.” dedi, Sindirella’ya.

“Benim bilmecemin cevabı nedir, Prens’im?” dedi, Sindirella.

Prens düşündü.

“Kırmızı yanaklı, ormanda avcı, güzel elbiseli kız, hepsi sendin Sindirella. Seninle ormanda karşılaşmıştım. En iyi avcı olduğunda sana yüzüğümü verdim. Seninle evlenmek istedim, senin prensesim olduğunu bilmeden” dedi.

Bu mutlu sondu. Prens Sindirella ile evlendi. Ve bugünden sonra kalede mutlu yaşadılar.

CZECH REPUBLIC

Sindirella i-ğin ---ğ f¦-nd¦-k.pdf (1,4 MB)